ilhan keskinöz
Yeni Üye
COVID-19 Üzerine
Giriş
EĞER BİR TANRI VARSA NEDEN COVID19’A İZİN VERDİ?
Tanrı mutlak bir şekilde bütün yaratılışa hükmeder (33:9, 11); iyilik ve kötülük O’nun gücü ve belirlediği sınırlar içinde etkindir (135:6, Amos 4:13).
Ancak günah ve kötülüğün yazarı Tanrı değildir (Yakup 1:13, 17):
Yaratılış 50:20 Siz bana kötülük düşündünüz, ama Tanrı bugün olduğu gibi birçok halkın yaşamını korumak için o kötülüğü iyiliğe çevirdi.
Yani Tanrı insanları günah/kötülük için kışkırtmaz ya da onların istemine zorlamaz.
Ortada Covid19 gerçeği var ve insanlar ölüyor. Bu durumda
Covid19 Başka bir Tanrı’dan Gelmiyorsa, hem İyilik ve hem Kötülük Tanrı’dan Geliyor Demek Neden Yanlış Olsun ki?
Tanrı’nın evrensel olan Yasaları vardır.
Örneğin, Bir kişi belli bir sürede belli bir miktar kan kaybederse ölür.
Bir kişiye bir araç çarptığında, çarpışma hızı belli organlara Fizik Yasaları gereği belli hasarlar verdiğinde, Fizik Yasalarının belirlediği süre içinde beyin ölümü gerçekleşir.
Bu durumda kimse “Tanrı varsa, benim babama niye araba çarptı, Tanrı varsa niye babam öldü” diyemez! Tanrı’nın evreni yaratırken düzenlediği kurallar, benim için değişmez.
Bu açıdan bakınca “günah ve kötülük Tanrı’dan geliyor” diyemeyiz; ancak “günah ve kötülüğün Tanrı’nın hükmü altında olduğunu” görebiliriz (Yuhanna 19:11). Ancak laboratuvar üretimi bile olsa, biyolojik veya kimyasal bir tehlike, Tanrı olduğu için vardır. Çünkü ortaya çıkan ürün, Tanrı'nın malzemeleri kullanılarak meydana getirilmiştir.
diğer yandan Kardeşleri Yusuf’a kötülük yaptı, Tanrı onları bunun için teşvik etmedi, kardeşlerin kötülüğüne rağmen, Tanrı bu kötülüğü hem Yusuf’un hem kardeşlerinin iyiliği için kullandı.
“Tanrı her şey üzerinde hükmeder” dediğimiz zaman sadece insan vicdanı ya da sadece fizik yasaları demiyoruz; Tanrı bütün yönetimleri de (ekonomik sistemler dahil) hükmü altında tutmaktadır.
Ancak yönetim ve gücün kötüye kullanılması sonucu Laboratuvar üretimi biyolojik ve kimyasal deneyler dünyamıza sıkıntı yaratmakta, savaşları körüklemekte, iktidarların ve güç sahiplerinin gururlarını güçlendirmekte diğer yandan da savaşları körüklemektedir. Bazen bu savaşlar bilgi savaşlarına ya da ekonomik savaşlara dönüşmektedir.
*Burada güç ve maddiyatın narkotik gibi bağımlılık ve sarhoşluk yapan etkisini düşünün…
*Dünyamız fakir olduğu için mi açlık sorunu var, Tanrı sözüne itaat etmek istemediğimiz için mi yoksulluk ve keder dolu bir dünya var? Düşünün...
Sadece savunma ve silah sanayisine harcanan paranın miktarını hayal bile etmek zordur. İlaç ve gıda şirketlerinin insan yaşamını, daha fazla kâr için göz ardı eden işleri, hastalık ve ölümlere sebep olmuyor mu..?
Yani başımıza gelen her felakette Tanrı’da bir hata aramak yerine ya da Tanrı’yı suçlamak yerine, insanın günah ve kötülük gerçeği karşısında ne yapması gerektiğini düşünmesi yerinde olacaktır.
Yasa 28:1 "Eğer Tanrınız RAB'bin sözünü iyice dinler ve bugün size ilettiğim bütün buyruklarına uyarsanız, Tanrınız RAB sizi yeryüzündeki bütün uluslardan üstün kılacaktır.
(dinlemediğimiz için başımızı ne türlü belalara sokuyoruz...)
(dinleyebilseydik dünyanın yüzü çok başka olacaktı...)
Bu ayetlerin devamında Tanrı şunu söylemektedir:
Yasa 28:20 "RAB'be sırt çevirmekle yaptığınız kötülükler yüzünden el attığınız her işte O sizi lanete uğratacak, şaşkına çevirecek, paylayacak. Sonunda üzerinize yıkım gelecek ve çabucak yok olacaksınız.
21 RAB, mülk edinmek için gideceğiniz ülkede sizi yok edinceye dek salgın hastalıkla cezalandıracak.
22 Veremle, sıtmayla, iltihapla, yakıcı sıcaklıkla, kuraklıkla, samyeliyle, küfle cezalandıracak. Siz yok oluncaya dek bunlar sizi kovalayacak.
Öyleyse başımıza bir felaket geldiğinde, “Acaba Tanrı bu durumda benden ne yapmamı, nasıl davranmamı istiyor?” diye düşünmemiz yerinde olacaktır. Tanrı herşey mutlak hükmediyor ve bütün yaratılışı Mesih’teki krallığın tamamlanması için yönlendirilmektedir.
Tanrı’nın belirlediği zaman dolunca bütün yaratılış Mesih’in önünde secde edecektir. BU KESİN! Soru şudur: O gün ben imanımdan dolayı esenlikle mi secde edeceğim; yoksa imansızlığımdan dolayı kendi zararımın hükmü altında mı secde etmek zorunda kalacağım?
Kral Süleymanın duasını hatırlayın:
1Krallar 8:37 "Ülkeyi kıtlık, salgın hastalık, samyeli, küf, tırtıl ya da çekirgeler kavurduğunda, düşmanlar kentlerden birinde halkını kuşattığında, herhangi bir felaket ya da hastalık ortalığı sardığında,
38 halkından bir kişi ya da bütün halkın İsrail başına gelen felaketi ayrımsar, dua edip yakararak ellerini bu tapınağa doğru açarsa…
Burada felaket durumunda Tanrı’ya dönmemiz gerektiğini okuyoruz. Tanrı’nın mutlak hükmedişinde ölüme sebep olan fiziksel yasalar var olduğu gibi, Tanrı’nın ruhsal yasaları felaketlerde yaşam ve kurtuluş için Tanrı’ya dönmemiz gerektiğini göstermektedir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nün hesaplamalarına göre dünyada her yıl 46 milyon bebek isteyerek yapılan düşükle imha edilmektedir. Yasaklamalar nedeni ile düşüklerin 19 milyonu güvenli olmayan koşullarda gerçekleştiğinden her yıl 68 bin kadının ölümüne ve 5,3 milyon kadının hastalık ve sakatlığına neden olmaktadır (WHO-2007).[1]
Tanrı insanların ve ülkelerin bu günahını yargılamayacak mı?
Ulusların putperestlikleri, sapkınlıkları, günahları yargılanacaktır. Ancak bunlar global anlamda nasıl felaketlere zemin hazırlıyor..?
Dünya çapında Kaçakçıların ağına düşürülen ve mal taşır gibi taşınan zavallı insanlar ölüm giderken, para uğruna pek çok kimse canından olmaya devam etmektedir; İnsan kaçırma, organ ticareti, kandırılarak veya zorla alıkonan ve zorla çalıştırılan seks köleleri, insanı köleleştiren narkotik ticareti, yalan vaatlerle ve sahte öğretişlerle terör batağına düşen insanların dramı, paraya, güce ve iktidara tapınan önderlerin ve diktatörlerin zulmü, sefalet ile yaşayan çoğunluklar, bu modern çağ ile bir zıtlık teşkil etmektedir.
*COVİD19'dan önce felaket yok muydu..? Sadece bize zararı dokunacağı için mi bu kadar hassasız..?
Sistematik yolsuzluklar fakir ile zengin arasındaki uçurumu çoğaltmakta ve gelecek nesillerin refahını ipotek altına almaktadır. Politik ve dini gücü elinde bulunduranların, gücü de adalati de ekonomiyi de kendi yararlarına kullanmaları, diğer yandan adaleti saptıran ve farklı görüşleri susturmaya çalışan sistemler, sosyal güvenlikten yoksun olarak çalıştırılan insanlar, küçük yaşta çalıştırılan çocuklar, silah ticaretinin kışkırttığı her türden vahşet ve terör ve benzeri şeyler Tanrı’da yargılanmayacak mı?
Bütün bunlar insanın insanlığa bakışında bir sorun olduğunu göstermiyor mu? Bütün bu kötülükler yasal makamlar tarafından kınanmış, yargılanmış, cezalandırılmış olmasına karşın; bunların önlenemez bir şekilde var olmaya devam ediyor olması, insanın günah ve kötülüğünün nasıl Tanrı’ya karşı isyan olduğunu düşünün…
Tanrı Covid19 için insanlara hesap vermeyecek. Ancak bu virüs dahil diğer bütün kötülükler için insanlar Tanrı'ya hesap verecektir.
Tanrı bu durumu uyarı, azarlama ve yargı göstermeyecek mi?
Tövbe ile Tanrı’ya bakmalıyız, alçalış ve itiraf ile Tanrı’nın merhametini dilenmeliyiz.
Şimdi bu COVID19’un sebep olduğu başka bir konuya bakalım.
Bu yüzden kiliseler kapandı.
Acaba bu Tanrı’nın kendi halkı üzerine bir yargı/disiplin değil midir?
Kilise dua ve tapınma evi olmaktan uzaklaşıp sosyal bir kulüp olmaya başladıysa, kelam vaazı yerine haftada bir gün sosyal etkinlik için toplanan bir dernek haline geldiyse, durum, bu kiliselerin kapanışı için ciddi bir uyarı dil midir?
Tanrı’yı değil de Noel Baba’yı vaaz eder gibi, bizim emrimizde olan ve bizim dilediğimiz her şeyi yapmak zorundaymış gibi Tanıtılan bir Tanrı öğretisini Kutsal Yazıların Tanrısı YAHVE yargılamayacak mı? Eksik, Yanlış Kelam öğretisi içinde olan kimselerin ve toplulukların tövbe etmesi için, Covid19 bir uyarı veya disiplin olamaz mı?
Kutsal olan Tanrı’nın kutsal korkusunu öğretmeyen toplulukların yeryüzünden silinmesini isteyen bir Tanrı varsa? Covid19 sorununa bakarken bunu da düşünmemiz gerekmez mi?
Haftada bir gün kiliseye giden, DUA'yı kendisini eleştirmek olarak göremeyen, Kutsal Kitap’ı kiliseden kiliseye gören topluluklar için bir uyarı yok mudur?
Kelamı adilce paylaşmayan, sakramentleri saygın tutmayan, disiplini göz ardı eden toplulukları, Tanrı kilise olarak yeryüzünden silmek istiyorsa ne diyebiliriz ki?
Kutsal Kitabı okumayı unutan topluluklara Tanrı bir yargı/uyarı/disiplin veriyorsa ne diyebiliriz ki?
1Krallar 8:37-45 ayetlerini gözden geçirin…
Covid19’dan öğrenmemiz gerekir:
Ayetler gösteriyor ki Tanrı başımıza afet, salgın, felaket geleceğini, çünkü günah işleyeceğimizi önceden bildiriyor (1Krallar 8:46). Yapmamız gereken O’na dönmek (Luka 13:1-3 krş 19:42-44)…
Mesih’in dirilişi en karanlık ve en zor zamanlarda bile bu dünyaya gösterilmiş en güçlü umuttur. İmanla bakarsak (Yusuf örneğini hatırlayın):
Rom 8:28 Tanrı'nın, kendisini sevenlerle, amacı uyarınca çağrılmış olanlarla birlikte her durumda iyilik için etkin olduğunu biliriz.
Tanrı’nın adil olduğunu doğru anlarsak, Tanrı’nın merhametine ne kadar ihtiyacımız olduğunu görebiliriz;
Tanrı’nın Adaletini ve Merhametini doğru bir şekilde kavramışsak, çarmıhta insan için umutsuz bir durum olan kurtuluşun, nasıl büyük bir merhametle ortaya konulduğunu dünyaya daha net bir şekilde açıklayabiliriz.
Ancak bu şekilde günahkara merhamet gösterebiliriz.
Kilise olarak günahla mücadele yerine günahkarla mücadele içine düşmüş olduğumuz zamanları görebilmeliyiz. Görünüşte DUA eden fakat kendisini asla eleştirmeyen topluluklar ve insanlar için Covid19 bir uyarı olamaz mı? Bu virüsten ders almazsak, daha kötü günler geleceğini çok net bir şekilde söyleyebilirim.
Mesih’teki tövbeyi, umudu, merhameti vaaz etmeliyiz.
Dünyaya bakıp "kötü" demek kolaydır. Kilise dünya için umut olmayı başaramadı ise, dünyanın kötü olması kaçınılmaz bir durumdur. Bu yüzden kilise tövbe etmelidir.
Bu yüzden önce biz Rab’be dönmeliyiz,
Sadık kalmak önce bizim sorumluluğumuz, önce biz tövbe etmeliyiz.
Mesih’in çarmıhında açıklanan kurtuluş ve diriliş Müjdesini doğru vaaz etmeliyiz.
Dünya yargı ve kurtuluş müjdesini bizde görsün ve aracılığımızla duysun diye dua etmeliyiz.
*Mesih’in cüzamlı kimselere dokunduğunu unutup Covid19’un arkasına saklanmış durumuna düşmeyelim. Uykuda bir kilise olmayalım diye bunu hatırlatıyorum.
Kendimizi için biriktirmek ve saklamak yerine, merhameti göçmenlere, kimsesizlere, yoksullara götürmek için şimdi imanlılar cömert olmayacaksa, ne zaman olacak? Böylece zorlu zamanlarda bütçemizi muhtaç dünya için kapatacak mıyız?
Kraliçe Ester’in zamanını hatırlayın. O zamanda biyolojik salgından değilse de, günah ve kötülüğün salgınından dolayı ulusal düzeyde bir yok olma tehlikesi ortaya çıkmıştı. Böyle bir zamanda Mordekay’ın Ester’e ne hatırlattığını iyi düşünün:
4:14 Şu anda susarsan, Yahudiler'e yardım ve kurtuluş başka yerden gelecektir; ama sen ve babanın ev halkı yok olacaksınız. Kim bilir, belki de böyle bir gün için kraliçe oldun."
Az ya da çok, “Kim bilir, belki de böyle bir gün içindi” diyerek maddiyatımızı Müjde hizmeti harcamaktan kaçınmayalım. Bu gün Tanrı Halkı üzerindeki “mental fakirlik” Rabbin bereketlerini yok saymak değilse nedir? bu bir lanet değilse nedir?
Kilise şu anda muhtaç kimselere gidip dokunmayacaksa, bunu ne zaman yapacak?
Diğer yandan da dünya ekonomisi için dua edelim…
Karantina sürecinde kapanan kiliseler açısından düşünürsek, internet üzerinden yapılan sanal toplantılar, karantinadan sonra yerleşik bir düzen olarak kabul görmesin diye dikkatli olmalıyız.
Şabat Günü toplantıları ve paydaşlık konusunda dua edip, kendimizi gözden geçirmeliyiz.
[1] http://www.tjod.org/turk-jinekoloji-ve-obstetrik-dernegi-tjod-kurtaj-raporu/