Hocam çok detaylı cevabınız için çok teşekkür ederim.Merhaba,
Öncelikle Hristiyanlık bir din değil, Tanrı ile kişisel ilişki kurulmuş bir yaşam tarzıdır. Kişi Hristiyan olduğunda, Tanrı ile olan ilişkisi İsa Mesih aracılığıyla başlar ve devam eder. Bu durumda hem ahlaki olarak hem de dünyasal görüş olarak düşüncemizi etkileyen ve yönlendiren şey Tanrı'nın Sözü olur. Tanrı'nın Sözü de bize Tanrı'nın Egemenliğinin ardından gitmemizi söyler.
Laiklik kavramı Türkiye'de din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, devlet yönetiminde dinin yönlendirici unsur olmaması ve herkesin din ve vicdan özgürlüğünün korunması olarak görülüyor. Bu durum Hristiyanlığa ters bir durum değildir. Çünkü Hristiyanlık, devlet yönetmek veya insanları zorla bir dini sistemin içerisine sokmak gibi bir amaç gütmez. Kilisenin işi devleti yönetmek değildir. Kilise Mesih'in insanlar için yaptığı işi müjdelemektedir ve kilisenin amacı Mesih'i ve O'nun çarmıhtaki yüce işini duyurmaktır. Öyle ki insanlar bu müjde aracılığıyla kurtulsunlar.
Bir ülkenin kendisini Hristiyan olarak ilan etmesi yada görmesi o ülkeyi Hristiyan yapmaz. Ancak elbette bir devlet kendi ahlaki normlarını Kutsal Kitap rehberliğinde şekillendiriyorsa ve Tanrı Sözünü rehber alarak yürüyorsa bu iyi bir şeydir. Çünkü Tanrı Sözü iyidir ve Tanrı her durumda iyilik için etkindir.
Hristiyan olduğumuzda Tanrı'nın Egemenliği altına gireriz. Dolayısıyla Tanrı bizim Babamız olduğu gibi aynı zamanda iyi Kralımızdır. Hristiyan olarak bizim tek arzu ve amacımız Rab'bin duasında da söylediğimiz gibi şu olmalıdır: "Göklerdeki Babamız, Adın kutsal kılınsın. Egemenliğin gelsin. Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de Senin istediğin olsun." (Matta 6:9-10)
Esenlikler dilerim.
İşte bu sözlerimi duyup uygulayan herkes, evini kaya üzerine kuran akıllı adama benzer. Yağmur yağar, seller basar, yeller eser, eve saldırır; ama ev yıkılmaz.(İncil, Matta 7:24)